Güncel
Ali Aslan: Cumhur İttifakı’nın gerçek anlamda alternatifi ancak yerli-milli sol bir aday olabilir
Muhalefet için en doğru yol Cumhurbaşkanlığı sistemini kabullenmek ve Cumhur İttifakı’nın karşısına toplumun değerlerine saygılı ve farklı toplumsal kesimlerin taleplerini merkeze alan sol bir adayla çıkmaktır. Cumhur İttifakı’nın gerçek anlamda alternatifi ancak yerli-milli sol bir aday olabilir.
Kemalist CHP, Türk milliyetçisi Ä°YÄ° Parti, Kürt milliyetçisi ve ayrılıkçı HDP ve Ä°slamcı SP 24 Haziran’da yapılacak olan CumhurbaÅŸkanlığı seçimleri için bir araya gelmeye, ittifak kurmaya çalışıyor. Bu ittifak arayışlarını ilginç kılan ise hiç şüphesiz partiler arasındaki devasa ideolojik farklılık ve siyasi karşıtlıklar. Ancak tüm bu ayrışmalara raÄŸmen bunların engelleyici etkisini kıracak ölçüde bir pragmatizmin liderlerin açıklama ve eylemlerini ÅŸekillendirdiÄŸini gözlemliyoruz.
‘Statüko’ ittifakı
Elbette, muhalefet partilerinin seçmen tabanlarının yüksek dozajdaki bir pragmatizmi kaldıramaması parti yöneticilerini zaman zaman utangaç davranmaya, zikzaklar çizmeye ve kapı arkası siyasetine zorladığı da gözlerden kaçmamaktadır. Ä°deolojinin pragmatizm karşısında bu denli boynunun bükülmesinin sebebi hiç şüphesiz bu partilerin ortak bir çıkarda ve hedefte buluÅŸmuÅŸ olmalarıdır. Muhalefet partileri seçim sonrası nasıl bir ülke vaat ettiklerinin bir kenara bırakıp –ki bu mesele bu partiler için söz konusu dahi deÄŸildir; bu sebeple muhalefet seçimi kazanırsa ideolojik farklılaÅŸ-malardan ötürü bütüncül bir siyaset izleyemez eleÅŸtirilerini pek ciddiye almamak gerekir– tek bir amaca odaklanmış durumdalar: 24 Haziran’da Cumhur Ä°ttifakının ortak adayı CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ı seçtirmemek.
Ancak meselenin CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın seçilip seçilmemesinden çok daha büyük olduÄŸunun altını çizmek gerekir. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın seçilmesi, yeni hükümet sisteminin onaylanması, yeni siyasi ÅŸartların ve yapıların ortaya çıkması, Yeni Türkiye’nin kökleÅŸmesi anlamını taşı-yor. O halde bu partilerin öncelikli hedefinin CumhurbaÅŸkanlığı sisteminin hayata geçmesini durdurmak, Eski Türkiye’ye dönüşün imkanları üzerine düşünmek ve eylemek, Yeni Türkiye’ye düşük yaptırmak olduÄŸunu söyleyebiliriz.
Tüm bunlar, bakış açısı gündelik siyasetin dar çerçevesinden belirlenen birçok insan için anlaşılmaz bir durum olsa da, biraz mesafe alarak baktığımızda muhalefet partilerinin takındıkları tavır pek de şaşırtıcı değildir. Keza, eski düzenden ve statükodan çıkar sağlayan tüm parti ve grupların aralarındaki farklılıkları bir kenara bırakıp yeni bir düzen inşa edenlerin karşısında yer almasından ve onlara düşmanlık etmesinden daha doğal bir şey yoktur.
Peki bu yeni düzen tam olarak ne vadediyor? Yeni Türkiye’nin en temel vaadi, millet iradesinin siyasette tek ve temel belirleyici irade haline gelmesi, siyasetin alanının geniÅŸleyerek itibarının artması ve seçimlerin etkisinin daha da ileri taşınmasıdır. Tek kelimeyle, millet ile devlet arasında örülen duvarların yıkılmasıdır. Bu kalın duvarların yerine devlet ile milleti buluÅŸturacak siyasi yapı ve mekanizmaların inÅŸa edilmesidir.
Bu tarihi deÄŸiÅŸim ve dönüşüm, Eski Türkiye’nin anti-demokratik siyasi ÅŸartlarının ve yapılarının ürünü olan ve bu ÅŸartlar tarafından ayakta tutulan muhalefet partilerinin ölüm fermanın imzalanması demektir. CumhurbaÅŸkanlığı sisteminin hayata geçmesinin ardından bu partiler ya kendilerini baÅŸtan aÅŸağı yenilemek, yani kendilerine yeni bir misyon biçmek, ya da parti kapılarına kilit vurmak zorunda kalacaktır.
CHP ve Ä°YÄ° Parti açısından meseleye baktığımızda, bu partileri ayakta tutan bürokratik vesayetin iradesi baÅŸta olmak üzere, yabancı ve siyaset dışı mihrakların iradesinin siyasette etkisinin kırılması, bu partiler için ölümcül bir etki yaratacaktır. Ortaya çıkacak yeni demokratik ÅŸartlar altında bürokrasi ve elit partilerinin millete dönmek ve kendi seçkinci dar toplumsal kesimlerinin dışına çıkmak dışında herhangi bir seçeneÄŸi kalmayacaktır. Anadolu Müslümanlığı kimliÄŸinde temellenen milleti, devletten uzak tutmak ya da onu dönüştürüp devlete uygun bir ÅŸekle sokmak gibi tarihi bir misyona sahip CHP’nin bu demokratik ÅŸartlar altında siyasi bir varlık göstermesi ve uzun bir süre ayakta kalması nerdeyse imkansızdır.
Bürokratik vesayetin geri dönmeyecek olması PKK-HDP için de benzer bir etki yapacaktır. Ortaya çıkacak yeni durumda Kürt ayrılıkçılığını besleyen eski Türkiye’ye has siyasi dışlama mekanizmaları tamamıyla sona erecektir. Dışlama azaldıkça ve yeni kuÅŸatıcı siyasi mekanizmalar üretildik-çe PKK-HDP’nin siyasi emellerine kan pompalayacak Kürt sosyolojisindeki devlete yönelik yabancılaÅŸma, hayal kırıklığı ve hınç azalacaktır. Devle-te yönelik talepler devam etse de devletten kopuÅŸ bir seçenek olmaktan çıkacaktır. Ayrıca, ülkede istikrarın artması ve güç kapasitesi artışını saÄŸlayacak bir siyasi iradenin oluÅŸumu dış güçler eliyle bir PKK devletinin kurulmasına imkân tanımayacaktır. Tüm bunlar, PKK’nın can suyunun kesilmesi demektir.
Ä°slamcı SP için de durum pek farklı deÄŸildir. Her ne kadar devlet-millet birlikteliÄŸini saÄŸlamak hedefiyle yola çıkmış olsa da SP son yıllarda farklı bir görünüm kazanarak adeta eski vizyonunun tersine hareket etmeye baÅŸladı. Yeni SP’de devlet ile millet arasındaki ayrışma kritik bir önem arz etmeye baÅŸladı. Yeni SP için bürokratik vesayetin geri dönmeyecek olması, muhafazakâr-dindar sosyolojinin devletle bütünleÅŸmesi ve yabancılaÅŸmanın son bulmasıyla neticelenecek, bu toplumsal kesimlerin dışlanmışlığından ve hıncından beslenen Yeni SP de siyaseten anlamını yitirecektir. Son 15 yılda SP’nin oylarının istikrarlı bir ÅŸekilde erimesi bu tezi güçlendirmektedir. Özetle, devlet ile millet arasındaki fiziki ve duygusal mesafe daraldıkça ve devlet-millet buluÅŸması saÄŸlandıkça, birbiriyle ideolojik olarak karşı kutuplarda bulunsa bile devlet-millet yabancılaÅŸmasından nemalanan tüm siyasi partiler iÅŸlevsizleÅŸecek ve anlamını yitirecektir. Bu açıdan sıradan bir seçim olmaktan uzak 24 Haziran seçimleri, muhalefet partileri ve bu partilere destek veren toplumsal kesimler için bir hayat memat meselesine dönüşmüş durumdadır.
Muhalefetin ‘saÄŸ’ açılımı
O halde muhalefet partilerinin ana stratejisi CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ı seçtirmemek ve bununla ülkedeki köklü dönüşümü engellemektir. Bu stratejiyi eyleme dökmek adına muhalefet partileri çeÅŸitli taktikleri devreye soktular. Burada iki ana taktikten söz etmek gerekir. Birincisi, yürütme organını, yani CumhurbaÅŸkanlığını merkeze alırken, diÄŸeri yasama organını, yani parlamento aritmetiÄŸini odağına yerleÅŸtirmektedir. Özü itibariyle ilki CumhurbaÅŸkanlığı seçimini kazanıp, ikincisi ise Meclis’te çoÄŸunluÄŸu saÄŸlayıp parlamenter sisteme dönüşü halka oylatma hedefi gütmektedir. Kısaca, 24 Haziran’ı 16 Nisan’ın ikinci ayağına dönüştürmektir.
Ä°lk seçeneÄŸi ele aldığımızda muhalefetin kendi adayını CumhurbaÅŸkanı seçtirmenin yollarını aradığını görmekteyiz. CHP’nin merkezinde yer aldığı plana göre, tüm muhalefet partilerinin üzerinde uzlaÅŸacağı bir adayın belirlenip ilk turda seçimi kazanma hedefi ortaya konmuÅŸ durumdadır. Bu adayın muhalefet partilerinin seçmen tabanından tepki çekmeyen ve aynı zamanda ve daha da önemli olarak AK Parti seçmeninin bir kısmının –AK Parti seçmenini çekirdek, muhafazakâr-dindar-milliyetçi sosyolojiye müntesip olmak ya da dirsek teması nedeniyle sempatizan ve istikrar ve düzene oy veren ideolojisiz seçmenler ÅŸeklinde kategorileÅŸtirecek olursak, ikinci ve üçüncü grup seçmenden– oylarını alabilecek biri olması düşünülmektedir. Yakın zamanda böyle bir aday bulmanın imkansızlığının CHP’yi eldeki ehven-i ÅŸer seçeneÄŸe yönlendirdiÄŸine ÅŸahit olduk. Eski CumhurbaÅŸkanı Abdullah Gül’ün ismi gündeme getirildi ve bu süreçte hem partiler arası etkileÅŸime etkileri hem partilerin kendi tabanlarında yarattığı olumlu-olumsuz durum hem de genel kamuoyunun nasıl tepki vereceÄŸi ölçüldü.
Detaylandıracak olursak, Ä°YÄ° Parti’ye sunulan 15 milletvekilliÄŸi rüşveti bir yönüyle Ä°YÄ° Parti’yi maÄŸdur gösterip Cumhur Ä°ttifakı’na karşı seçmeni mobilize etmekse, diÄŸer yönüyle de aday olmakta kararlı olan Ä°YÄ° Parti Genel BaÅŸkanı Meral AkÅŸener’i Gül lehine adaylıktan çekilmeye ikna etmek ya da zorlamaktı. Ancak buna raÄŸmen AkÅŸener aday olmakta ısrar etti ve Gül’ün adaylığını destekleyeceÄŸini açıklayan HDP ile birlikte görüntü vermekten uzak duracağını belirtti. AkÅŸener’in bu tavrı tepkiyle karşılandı. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak istemeyen AkÅŸener, büyük resmi gözden kaçırıp, yani hep beraber daha büyük bir hedefin peÅŸinden gitmek varken kiÅŸisel ikbalinin –siyasette kalıcı olmak ÅŸeklinde ifade edebiliriz– peÅŸine düşmek ve küçük fakat garanti bir hedefe odaklanmakla eleÅŸtirildi. Aynı ÅŸekilde CHP içinden de Gül ismine yönelik güçlü homurdanmalar yükseldi. SaÄŸa açılma politikasına tepki veren –daha önce Ä°YÄ° Parti’ye gönderilen 15 milletvekili vakasında olduÄŸu gibi– parti içi sol figürler bu tavrı tepkiyle karşıladı. Bir türlü genel baÅŸkanlık koltuÄŸu kendisine nasip olmayan ve daha önce parti liderliÄŸi için defalarca Kemal KılıçdaroÄŸ-lu’nun karşısına çıkan Muharrem Ä°nce de –adaylığa gözü kesmeyen KılıçdaroÄŸlu’nu sıkıştırma fırsatını kaçırmamak adına– adaylığını ilan etti ve destekçileriyle birlikte Gül ismine tepki gösterdi. CHP seçmenleri de sosyal medyaya yansıdığı kadarıyla Gül’ün adaylığına, ikinci bir Ekmeleddin Ä°hsanoÄŸlu vakası olarak yaftalayıp karşı çıktılar.
Sistemi tıkamak
Gül’ün CHP’nin kendisi adına momentum saÄŸladığı anda ortaya çıkıp adaylık açıklaması yapmaması da tüm bu olumsuz resme pul biber ekti. Ve sonuçta Gül’ün muhalefetin ortak adayı olacağı iddiası zamanla sönümlenmeye baÅŸladı. BulunduÄŸumuz noktada muhalefetin, özellikle CHP’nin iÅŸi CumhurbaÅŸkanlığı seçiminin ikinci oturumuna ertelediÄŸini söyleyebiliriz. Medyaya yansıyanlar üzerinden baktığımızda buradaki hesabın AK Parti seçmeninden oy alabilecek bir adayın CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın karşısına çıkması üzerine kurulu olduÄŸudur. Buna göre, ilk turda CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan karşısında ikinci en fazla oyu alacak adayın kim olacağı önem kazanmaktadır. Bunun için ya CHP, partisinin ve tabanının ikna olacağı bir saÄŸcı aday bulacak ya da SP’nin Abdullah Gül’ü –elbette zahmet edip kabul ederse– aday olarak koyup ikinci en fazla oy olan aday olmasını bekleyecektir. Gül’ün kendi adayı olmaksızın CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan karşısında yer alması durumunda CHP, Gül için gerekli desteÄŸi hem kendi parti çevresinden hem de Ä°YÄ° Parti ve seçmeninden alacağını düşündüğü açıktır. Burada ayrıca HDP ile Ä°YÄ° Parti ve kısmen de saÄŸa alerjik CHP’lileri rahatsız etmeden bir birliktelik yakalanması mümkün olacaktır. Yine, CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın karşısına ikinci turda çıkacak aday beklenen bir isim olmazsa bu adayın baÅŸka bir aday lehine –mesela üçüncü olacak Gül– çekilmesi senaryosunun da dile getirildiÄŸinin altını çizmek gerekir.
Ä°kinci seçenek ise Meclis’i ele geçirmek ya da belli bir çoÄŸunluk elde edip sistemi tıkamak üzerine kurulu gözükmektedir. Meclis’te seçimleri yeniletmeye yetecek çoÄŸunluÄŸu saÄŸlayamasa bile muhalefet, yürütmeye iÅŸ yaptırmayarak sistemi tıkama ve sistemin sıkıntılı olduÄŸu tezini merkeze alan ve parlamenter sisteme geri dönülmesi gerektiÄŸini öne süren bir kampanyayla seçimlerin yeniden yapılmasına oynayacaktır. Kabul edilen ittifak yasasının sunduÄŸu fırsatları deÄŸerlendirmeyi hedefleyen bu taktiÄŸe göre “sıfır baraj ittifakı” kurulması öngörülmektedir. CHP’nin etrafına küçük partiler de dahil diÄŸer partileri toplayarak yaklaşık 80’i aÅŸkın milletvekili daha fazla çıkarabileceÄŸi ileri sürülmektedir. Bu senaryoda en sıkıntı verici nokta HDP ile Ä°YÄ° Parti’yi bir araya getirmenin zorluÄŸudur. Aynı zamanda böylesi farklı ideolojilerden bir ittifakın nasıl bir bütünlük sunarak seçmenin karşısına –bu ErdoÄŸan karşıtlığına dayansa bile– çıkacağı da meçhuldür. Yine, ittifak kurulsa ve seçimlerin yenilenmesi baÅŸarılsa bile oyun bozuculuÄŸun ve istikrarsızlık yaratmanın seçmen tarafından pek hoÅŸ karşılanmayacağı da ortadadır. Özetle, bu iki yoldan hangisini kullanırsa kullansın muhalefetin 24 Haziran seçimleri için öngördüğü taktiklerin çok fazla mühendislik kokması ve zorlamaya kaçması nedeniyle seçmenden tepki görmesi oldukça muhtemeldir. Bu durum 24 Haziran’a gidilirken muhalefetin elini zayıflatacaktır. Zaten ÅŸu ana kadar net bir adayın belirlenmemesi, özellikle muhalefetin lokomotifi iÅŸlevini gören CHP’deki belirsizlik, muhalefet bloÄŸunu yıpratmaktadır. Zaman Cumhur ittifakının lehine iÅŸlemektedir.
Muhalefet için en doÄŸru yol CumhurbaÅŸkanlığı sistemini kabullenmek ve Cumhur Ä°ttifakı’nın karşısına toplumun deÄŸerlerine saygılı ve farklı toplumsal kesimlerin taleplerini merkeze alan sol bir adayla çıkmaktır. Cumhur Ä°ttifakı’nın gerçek anlamda alternatifi ancak yerli-milli sol bir aday olabilir. Çok daha açık bir ifadeyle, siyaset alanında muhalefetin yapması gereken milli iradeden baÅŸka bir irade kabul etmemek ve bu zeminde siyaset yapmaktır. Devlet ile millet arasında takoz deÄŸil, köprü görevi görmektir. Muhalefetin tüm direniÅŸlerine raÄŸmen eninde sonunda geleceÄŸi nokta burasıdır. Muhalefetin bu aydınlanmaya en kısa sürede ulaÅŸması hem kendisi hem de devlet ve millet adına devrim niteliÄŸinde bir adım olacaktır. 24 Haziran’da bağırarak gelen yenilgi bu aydınlanma için gereken baÅŸlangıcı sunabilir.
KAYNAK: STAR
Henüz yorum yapılmamış.